Ebu Eyyub-i Sahtiyani :
Tâbiînin büyüklerinden.
Hadîs ve fıkıh âlimlerindendir. İsmi, Eyyûb bin Ebî Temime Keysan’dır. Künyesi
Ebû Bekir es-Sahtiyânî, el-Basrî’dir. Tâbiînin en gençlerinden olup, 66 veya 67
(m. 685) senesinde doğdu. 131 (m. 748)’de altmışüç yaşında iken tâûn hastalığından
Basra’da vefât etti.
İlimde mütehassıs bir âlim
ve evliyânın büyüklerinden olan Ebû Eyyûb-i Sahtiyanî, Eshâb-ı kirâmdan Enes
bin Mâlik’i (r.a.) görüp, ondan hadîs-i şerîf rivâyet etti. Hadîs-i şerîf
rivâyet ettiği diğer âlimler; Amr bin Selîme, Humeyd bin Hilâl, Ebî Kalabe,
Kâsım bin Muhammed, Abdurrahmân bin Kâsım, Nafi’ İbni Âsım gibi zâtlardır.
Kendisinden çok sayıda âlim hadîs-i şerîf rivâyet etmiştir. Bunlardan
ba’zıları; İmâm-ı A’meş, Katâde bin Diâme, Süfyân-ı Sevrî, Süfyân bin Uyeyne, Mâlik
bin Enes, İbn-i İshâk, Sa’îd bin Ebî Anübe, meşhûr iki Hammâd ve İbn-i Aliyye
gibi zâtlardır. Ebû Eyyûb-i Sahtiyanî hadîs ilminde hâfız idi. Ya’nî yüzbin
hadîs-i şerîfi senetleri ile birlikte ezbere
bilirdi. Rivâyet ettiği
hadîs-i şerîflerden sekizyüz kadarı meşhûr altı hadîs kitabı olan Kütüb-i
sitte’de yer almıştır.
O, ilimdeki üstünlüğü,
tasavvufdaki yüksek derecesi ve daha nice vasıflarıyla insanların se’âdete
kavuşmasına hizmet etmiştir. Hadîs-i şerîfle medh edilen Tâbiîn arasında O da
Ehl-i sünnet i’tikâdını ve din bilgilerini Eshâb-ı kirâmdan nakletmiştir. Bu
bilgileri zamanlarındaki insanlara ve sonraki nesillere ulaştırıp, nice
gönüllerin îmân nuruyla aydınlanmasına sebep olmuştur.
İmâm-ı Mâlik O’nun hakkında
şöyle der:
“O, ilmiyle amel eden,
Allahü teâlâdan korkan âlimlerdendir.” Şû’be bin Haccâc, “O, âlimlerin
efendisidir.” İbn-i Uyeyne, “Onun gibisini görmedim” der. Hammâd
bin Zeyd, “Gördüğüm
kimselerden en fazîletlisi ve Peygamberimizin (aleyhisselâm) sünnetine son
derece tâbi olan O’dur” demiştir. Hasan-ı Basrî, “O, Basralı gençlerin
efendisidir.” Hişâm bin Urve,
“Basra’da onun bir
benzerini daha görmedim” sözleriyle O’nun büyüklüğünü dile getirmişlerdir.
İmâm-ı Mâlik’in şöyle dediği nakledilmiştir: Biz Eyyûb-i Sahtiyânî’nin yanına
gidip Resûlullahın (aleyhisselâm) hadîs-i şerîflerini okuyunca öyle ağlardı ve
içli gözyaşları dökerdi ki, biz ağlamasına dayanamayıp O’na acırdık. Şû’be bin
Haccâc, Süfyân-ı Sevrî ve Hammâd bin Zeyd, O’nun fıkıh ilminde yüksek derecede
olduğunu
bildirerek, “O, fakîhlerin
üstünü ve bizim fıkıh âlimimizdir” demişlerdir. Hişâm bin Hassan, O’nun kırk
defa hac yaptığım bildirmiştir. Sa’îd bin Âmir Dabaî şöyle demiştir:
“O, geceleri hiç uyumayıp,
hep ibâdet ve ilimle meşgul olurdu. Fakat bunu gizleyip kimseye bildirmezdi.
Sabah olunca hiç uyumadığı halde üzerinde hiç uykusuzluk hâli görülmezdi.”
Komşularının hasede kapılmaması için yeni elbise giymezdi. İmâm-ı Hammâd,
“O’nun gibi yüzü tebessümlü olan bir başkasına daha rastlamadım” demiştir.
Şû’be bin Haccâc, “Ebû Eyyûb
ile bir yerde buluşmak üzere karar verdiğimizde her gidişimizde O’nun benden önce geldiğini
görürdüm” demiştir.
İmâm-ı A’zam buyurdu ki;
“Ben Medine’de iken, sâlihlerden Eyyûb Sahtiyanî hazretleri gelip, Mescid-i
şerîfe girdi. Yüzünü Kabr-i Nebevî’ye döndü. Ziyâret edip ayakta ağladı. Sonra
geri çekildi.”
Meşhûr hadîs âlimlerinden
Ebû Kilâbe vefât ederken, bütün kitaplarının O’na verilmesini vasiyet etmiştir.
Hammâd bin Zeyd anlatır:
“Bir Cuma günü kuşluk vakti Meynûn Ebû Hamza yanıma geldi ve şöyle dedi: Bu
gece rü’yâmda Hz. Ebû Bekir’i ve Hz. Ömer’i gördüm. Buraya teşrif etmenizin
sebebi nedir?” dedim. “Haydi gel’ Ebû Eyyüb Sahtiyânî’nin cenâze namazını kılacağız”
buyurdular. Sonra bana, “Yoksa o vefât mı etti?” “Evet, dün gece vefât etti”
dedim.
Ebû Rebî’, Ebû Ya’mer’den
şöyle nakleder: Ebû Eyyûb-i Sahtiyânî, bir Mekke yolculuğu sırasında iken
içinde bulunduğu kafilenin yanlarındaki su bitmişti. Kafile sıcak çöller
üzerinde susuzluktan çaresiz kaldı. Bu sıkıntılarını ebû Eyyûb Sahtiyânî’ye
edeble arz ederek yardım istediler. Kâfîledekilerin büyük bir sıkıntı içinde
kaldıklarını görerek onlara,
“Size su bulacağım, fakat
bunu kimseye anlatmayacaksınız” dedi. Kimseye
anlatmayacaklarına dâir söz vermeleri üzerine, yere bir dâire çizip duâ etmeye
başladı.
Oradan buz gibi berrak bir
su fışkırdı. Kâfiledekiler kana kana içip, hayvanlarını da suladılar. Sonra
elini suyun çıktığı yere sürdü. Su kesilip orası eskisi gibi kupkuru bir yer
oldu. Rivâyet ettiği hadîs-i şerîflerin ba’zıları şunlardır:
Babası Ebî Mûsel-Eş’arî’nin
bir rivâyeti şöyle:
“Şayet Allahtan başkasını
dost edinseydim Ebû Bekir’i dost edinirdim.”
“Biz Resûlullah (s.a.v.)
ile bir gezintide idik. “Yâ Abdullah bin Kays, sana Cennet hazinelerinden bir
hazineyi bildireyim mi? Lâ havle velâ kuvvete illâ billah de” buyurdu.
“Şüphesiz ki Allahü teâlâ
bu dîni fâcir kimseler ile de kuvvetlendirir. (Onları dinine hizmet
ettirir)” İnsanlara ilmiyle, nasîhatleri
ve halleriyle son derece faydalı olan Ebû Eyyûb-i Sahtiyanî hazretlerinin güzel
ve ma’nâlı sözlerinden ba’zıları şunlardır:
“Ey kardeşim! İnsanların
ilme ait söylediği sözlerden bir kısmını ezberleyerek başkalarına karşı
üstünlük taslama. Bu riyakârlıktır, gösteriştir. O bilgiler aslında senin
değildir. Onları ortaya koyan sen değilsin.”
“Ömürlerini gaflet içinde
geçiren, kulluk vazifesini yapmayıp, ibâdetten mahrum kalan âsi insanların
hâllerine çok acırım.”
“Üstünlük taslamak için
yükselmek, isteyenleri Allahü teâlâ alçaltır. Tevazu gösterenleri ise
yükseltir.”
“Kişi ancak şu iki haslette
üstün olur; biri insanlardan birşey beklememesi, diğeri insanlardan gelen
sıkıntılara katlanmasıdır.”
“Namazı kasten terk eden
dinden ayrılır.”
“Sâlihlerin anıldığı yerde
bulunanlar, onların himayesinde olurlar.”
“Sâdık kimse kalbindeki
iyiliği, haliyle ve hareketleriyle de gösteren kimsedir. Böyle olmazsa kişi
içinin doğruluğu ile kalır.”
“Bana Ehl-i sünnet
i’tikâdında olan bir mü’minin ölüm haberi gelince, sanki bedenimden bir uzvum
kopmuş gibi olur.”
Selâm bin Ebû Hamze
anlatır: Ebû Eyyûb’un sohbetinde idik, şöyle buyurdu: “Zühd üç kısımdır. Allahü
teâlâya en sevimli geleni, en üstünü ve Allah indinde sevab bakımından en
büyüğü, her şeyden yüz çevirip, Allahü teâlâya ibâdet etmek, alış-verişte
harâmdan sakınmaktır.” Sonra bize dönüp,
“Ey âlimler, Allahü teâlâya
en sevimli gelen zühd ise, helâl ve mubah olan şeylerde de haddi aşmamaktır.”
Birisi O’na, “Bana bir
nasîhatte bulun” dedi. “Diline sahip ol, az konuşmaya dikkat et” buyurdu.
Kaynaklar:
---------------------
1) Tam İlmihâl Se’âdet-i
Ebediyye sh-998
2) Hilyet-ül-evliyâ,
cild-3, sh-3
3) Câmi’u kerâmât-il
evliyâ, cild-1, sh-364
4) Tezkiret-ül-huffâz,
cild-1, sh-130
5) Tabakât-ı İbn-i Sa’d,
cild-7, sh-246
6)
El-Menhel-ül-azb-ül-mevrûd, cild-1, sh-257
7) Tehzîb-üt-tehzîb,
cild-1, sh-397
8) Şezerât-üz-zeheb,
cild-1, sh-181
9) Tehzîb-ül-esmâ
ve’l-luga, cild-1, sh-131
10) El-A’lâm, cild-2, sh-38